Bir psikolog olarak, çocukluk travmasının yetişkinlikte nasıl yankılandığını görmek, benim için her zaman derin bir deneyim olmuştur. Çocukluk, bir masumiyet ve keşif dönemi olmalı, ama ne yazık ki, bazı çocuklar bu dönemi yaralı geçiriyor. Bu yazıda, bu yaraların uzun vadeli izlerini ve bu izlerle nasıl başa çıkılabileceğini ele alacağım.
Travma Gölgesi
Çocukken yaşanan travmalar, bir gölge gibi peşimizden gelir. Düşünün ki, küçük bir çocuk sürekli korku içinde büyüyor. Belki ebeveynlerinden biri şiddet uyguluyor, belki de duygusal olarak ihmal ediliyor. Bu çocuk, büyüdüğünde bu korkuları ve güvensizlikleri yanında taşıyacak. Her yeni ilişkide, her yeni işte, bu gölge bir şekilde varlığını hissettirecek.
Sürekli Alarm Durumu
Travma, beynimizi sürekli bir alarm durumuna sokar. Tehdit her zaman kapıdadır gibi hissederiz. Bu durum, sadece ruhsal sağlığımızı değil, fiziksel sağlığımızı da etkiler. Kalp hastalıkları, kronik ağrılar ve hatta bağışıklık sistemi problemleri… Evet, travma bunların hepsine yol açabilir. Düşünün ki, bedeniniz sürekli savaş ya da kaç modunda. Bu ne kadar sürdürülebilir ki?
Güvensizlik ve Kırılganlık
Çocukken ihmal edilmiş bir bireyin yetişkinlikte kendine güvenmesi oldukça zor olabilir. Etrafınızdaki herkes size güçlü olmanızı söyler, ama içten içe hep bir kırılganlık hissedersiniz. Bu hissi aşmak, travma terapisi ve kendini yeniden keşfetme süreciyle mümkündür.
Sosyal Zorluklar
Travmatik bir çocukluk geçiren bireyler, yetişkinlikte sosyal ilişkilerde de zorluklar yaşayabilir. Her yeni tanışma, her yeni dostluk, bir tehdit unsuru gibi görünebilir. İnsanlara güvenmek zorlaşır ve bazen, yalnızlık daha güvenli bir seçenek gibi gelir. Ama unutulmamalı ki, insan sosyal bir varlıktır ve sağlıklı ilişkiler, iyileşme sürecinde çok önemlidir.
Hatta size kendi hayatımın içinden ufak bir deneyimi aktarmak isterim.
Rehabilitasyon merkezinde staj yaparken tanıştığım bir çocuğu hatırlıyorum. Küçük yaşta ihmal edilmişti ve her şeyden korkuyordu. Karanlıktan, yüksek sesten, hatta insanların ona yaklaşmasından bile. Güvende hissetmemesi, sürekli tetikte olmasına neden oluyordu. Onunla çalışırken, güvenli bir ortam sağlamanın ve sevgi dolu bir yaklaşımın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım. Yavaş yavaş, bu korkularının üzerine gitmeyi ve kendine olan güvenini yeniden kazanmaya başladı. Bu süreç, travmanın derin izlerini silmese de, iyileşmenin mümkün olduğunu gösterdi.
Travmayla Baş Etme Yolları
Peki, tüm bunlarla nasıl başa çıkılır? İlk adım, travmanın farkında olmak ve bunu kabullenmektir. Travmayı yok saymak, onu büyütmekten başka bir işe yaramaz. Terapi, bu süreçte en büyük destekçimizdir. Özellikle EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) ve bilişsel davranışçı terapi gibi yöntemler, travma üzerinde çok etkili olabilir.
Ayrıca, kendimize nazik olmak zorundayız. Travmayı atlatma süreci uzun ve zor olabilir, ama bu sürecin sonunda daha güçlü bir birey olarak çıkmak mümkündür. Kendimize küçük hedefler koymak, ilerlememizi görmek ve bu süreçte sabırlı olmak çok önemlidir.
Sonuç Olarak
Çocukluk travması, yaşamımızın her alanında yankılanabilir, ama bu yankılarla başa çıkmak mümkündür. Travmayı kabul etmek, onunla yüzleşmek ve doğru desteklerle iyileşme sürecine girmek, bu karanlık gölgenin etkilerini azaltabilir. Her şeyden önce, şunu unutmamalıyız: Travma, bizi tanımlamaz. Biz, onun ötesinde bir bireyiz ve iyileşme yolculuğunda güçlüyüz.
Sevgilerimle Psikolog Hediye Tunç 🙂
